İki tip hücre vardır. Biri zamanı geldiğinde kendinden aynısını yapar, biri de kendisini ikiye böler.
Kendini ikiye bölenler, yarım olurlar, yarı genetik materyal barındırırlar, tamamlanacak eş ararlar: mesela yumurta ile sperm’in oluşumu. İkiye bölünmüş olarak var olan hücrelerde, aynılar bir araya gelmez, farklılar birbirini tamamlar. Sperm, sperme yanaşmaz. Sperm yumurta arar. Tüm yaşamları, diğer eşi bulmakla geçer, büyük bir enerjidir bu, kimyasal bir çekimdir, çok hareket barındırır, ve çoğu hücreye de eş bulamadan yarım bir şekilde yitip gitmek kalır.
Kendinden aynısını yapmak ise çok daha fazla çeşit hücrenin kaderidir ve her hücre cinsine göre bir çoğalma ritmiyle koşulludur. On günde bir tat alma hücreleri yenilenir, 2-3 haftada bir akciğer hücreleri, 2-3 günde bir bir çeşit kalın bağırsak hücreleri kendilerini yenilemiş olurlar, ve bunu engelleyemezler. Dışarıdan bir etki ile durdurulmazsa, veya hücre ölümü gerçekleşmezse, hücreler kaderleri doğrultusunda bölünerek çoğalmaya mahkumdur.
Bu tip hücreler, yaşarken, daha herşey bir aradaymış gibi gözükürken, hücre içindeki maddeleri çoğaltmaya başlarlar. Bereketli bir zamandır bu, herşeyden iki tane olmaya başlar, içerideki besinler artar, buna G1 zamanı denir. Ara bir zamandır. Herşeyin yolunda gittiği, ‘Harika!’ diyebileceğiniz bir zamandır.
Sonra S fazı başlar. Hücrenin DNA’sı kopyalanır, tek set, 2 sete dönüşür. Bu hücrenin içerik bakımından en zengin olduğu andır. Dışarıdan bakan göz için herhangi bir ayrılık yoktur, ama bilen gözler için, en zengin olduğu an, aslında bölünmeye en hazır olduğu anın habercisidir.
Sonra G2 zamanı gelir, burada artık ayrılık için hazırlıklar başlar, son kontroller yapılır ve Mitoz Bölünme harekete geçer.
Önce DNA’ları birbirinden ayrılırlar, hücre odasının bir köşesine bir grup gider, diğer köşesine de diğer grup. Artık aynı ortamda karmakarışık, içiçe olmadıklarına göre, hücre de şekil olarak bölünmeye başlar, sınırları netleştirir, ve iki ayrı parça olurlar.
Kimi hücrede G’ler uzun sürer, kimilerinde kısa. Kimisi 1 günde bölünür, kimisi ömür boyu gelişme ve yeşerme çağında olur ama o en zengin noktanın tadına varamaz.
Gerçek şu ki, bölünen hücre, eksilmez! Çünkü kendine yetecek kadar madde ile bölünmüştür, kendinden eksilterek değil. Bölünme hücrenin kaderidir, o en zengin anları yaşama sebebidir, bir trajedi değildir.
Bölünerek çoğalabilme, aslında hiçbir zaman eksik olmadığının kanıtıdır. Ve ayrıldığını sandığın şeyin, aslında hala senin ta kendin olduğunun hatırlatıcısıdır. İki farklı şeyin bir araya gelmediğini sürekli anlatır durur.
Bir hücre kendinden nasıl ayrılabilir ki? Sadece kendini çoğaltır durur.